kadir suresi tefsiri ömer nasuhi bilmen

ÖMER NASUHİ BİLMEN Ala Suresi Tefsiri, Türkçe Meali ve Açıklaması Bismillâhirrahmânirrahîm Bu mübârek sûre, “Tehvir” sûresinden sonra Mekke-i Mükerreme’de nâzil olmuştur. On dokuz âyet-i Kerîme’yi içermektedir. Medine-i Münevvere’de nâzil olduğuna kail olanlar da vardır. TopicsTopics dr munir derman (k.s.) sohbetleri , Ahkâm Tefsiri , Besâiru'l Kur'an , Büyük Kur'an Tefsiri , Diyanet Tefsiri , El-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an , Esbab-ı Nüzul , Et-Tefsir'ul Hadis , En Kolay Tefsir , Fatiha Üzerine Mülahazlar , nihat hatipoglu , nihat hatipoð , lu , cübbeli , cubbeli , cübbeli hoca , cubbeli hoca , cübbeli ahmet , kuran , qoran , Fatiha ve Namaz Giriş. Selamünakeyküm, bu bölümde Merhum Ömer Nasuhi Bilmen Hocaefendi'nin 8 Ciltten oluşan tefsirini paylaştık kendisi bu tefsire Kur'an-ı Kerimin Türkçe Meal-i Alisi ve Tefsiri adını vermiştir. Bakara suresinin tefsiri çok fazla uzun olduğu için iki bölüme ayırdık onun dışındakiler her sayfada bir sure olmak kaydıyla Ömer Nasuhi Bilmen, Allahu Tealâ’ya ve sıfatlarına iman . Tefsiri, (Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2001). Cem al Arbaç, Interpretation of the Qur'an from a Meaningful Learning Perspective Rencontre Avec Joe Black Bande Annonce. ❬ Önceki Sonraki ❭ تَنَزَّلُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ وَٱلرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِم مِّن كُلِّ أَمْرٍ Ömer Nasuhi Bilmen Onda melekler ve Ruh, Rabbilerinin izni ile her bir emirden iniverir. Kadir Sûresi 1-3. Ayet Tefsiri Hakkında Konusu Nuzül Kadir Sûresi Hakkında Kadir sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 5 âyettir. Kadir gecesinden bahsettiği için bu ismi almıştır. Mushaf tertîbine göre 97, iniş sırasına göre ise 25. sûredir. Kadir Sûresi Konusu Kadir gecesinin faziletinden, Kur’ân-ı Kerîm’in o gecede inzâle başlanmasından ve o gece tüm kâinatı saran selâmet ve esenlikten bahseder. İniş SebebiRivayete göre Resûl-i Ekrem ümmetinin ömrü gösterilmişti. Efendimiz, bunu önceki insanların ömrüne nispetle çok kısa buldu. Ümmetinin, onlar kadar sâlih amel işlemekten mahrum kalacağını düşündü. Bunun üzerine Cenab-ı Hak, ona ve ümmetine, bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesini lûtfetti. Muvatta’, İtikâf 15Diğer bir rivayet de şöyledir Bir gün Allah Resûlü ashâbına, İsrâiloğulları’ndan bir kişiyi anlatmıştı. Şem’ûn-i Gâzî isimli bu zât, bin ay Allah yolunda silah kuşanarak cihâd etmiş, gecelerini de ibâdetle geçirmişti. müslümanlar hayretler içinde kalarak ona gıpta ettiler. Bunun üzerine Allah Tealâ, ümmet-i Muhammed’e olan lutuf ve merhametini beyân etmek üzere Kadir sûresini indirdi. Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 486 Kadir Sûresi Nuzül Sebebi Mushaftaki sıralamada doksan yedinci, iniş sırasına göre yirmi beşinci sûredir. Abese sûresinden sonra, Şems sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Bir rivayete göre müfessirlerin çoğu Medine’de indiğini söylemişlerdir bk. Şevkânî, V, 554. اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةِ الْقَدْرِۚ ﴿١﴾ وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِۜ ﴿٢﴾ لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ اَلْفِ شَهْرٍۜ ﴿٣﴾ Karşılaştır 2 Sen Kadir gecesinin ne olduğunu bilir misin? Karşılaştır 3 Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. TEFSİR “Kadir gecesi”, Kur’ân-ı Kerîm’in indirildiği gecedir. Kur’an, ya toplu olarak Cenâb-ı Hakk’ın katından vahiy meleklerine inzal buyrulmuştur. Ya da Alak sûresinin ilk beş âyetiyle o gece Kur’ân-ı Kerîm Peygamberimiz indirilmeye başlamıştır. Her iki ihtimâle göre de, bu gecenin Kur’an’ın inzâline sahne olduğu ve şerefini ondan aldığı anlaşılır. Bakara sûresi 185. âyette de Kur’an’ın Ramazan ayında indiği beyân olarak “kadr”, “kudret, takdir, hüküm, şeref ve kıymet” gibi mânalara gecesinin bir ismi, “mübârek gece”dir. Bu, onun hayrı bol, çok bereketli ve şerefli bir gece olduğunu bildirir. Nitekim Duhan sûresinin ilk âyetlerinde şöyle buyrulur“Hâ. Mîm. Gerçekleri açıklayan bu apaçık kitaba yemin olsun! Biz onu kutlu, şerefli ve bereket yüklü bir gecede indirdik.” Duhân 44/1-3Bu gece aynı zamanda takdir ve hüküm gecesidir. O gecede nice hikmetli mühim işler karara bağlanır. Âyet-i kerîmede “O gecede, belli hikmetlere binâen Allah tarafından olmasına karar verilmiş her bir iş belirlenir. Tarafımızdan buyrulacak bir emir olarak” Duhân 44/4-5 buyrularak buna işaret edilir. Nitekim Kur’an’ın nüzûlünün başlamasıyla, o gecede bütün dünyanın kaderini değiştirecek mühim bir işe karar verilmiştir. Kur’an’ın inişiyle, dünyanın o güne kadar ki makus talihi tersine çevrilmiş, her şey yepyeni bir tanzimle tanzime başlanmıştır. Zira indirilen bu Kur’an ile her türlü hikmetli iş açıklığa kavuşturularak, Allah Resûlü tarafından insanlığa gece çok şerefli bir gecedir. Bin aydan daha hayırlı olduğu Cenâb-ı Hak tarafından haber verilmiştir. O gecede yapılan ibâdet ve hayırlar, içinde kadir gecesi bulunmayan tam bin ayda yapılanlardan daha çok sevaplıdır. Allah Teâlâ, mü’minlere böyle büyük bir lutuf ve ihsanda bulunmuştur. Buradaki “bin ay” ifadesinin kesretten kinâye olması da mümkündür. O gecenin gerçekten çok faziletli, eşi benzeri olmayan mukaddes ve mübârek bir zaman dilimi olduğunu bir gece ki Kaynak Ömer Çelik Tefsiri SÛRE MEAL LiSTESi Karşılaştır Teğabün Sûresi 1 Göklerde ne var ise ve yerde ne var ise, Allah için tesbihte bulunur. Mülk ve hamd O'na mahsustur ve O her şey üzerine tamamen kâdirdir. يُسَبِّحُ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۚ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ﴿١﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 2 O, o'dur ki, sizi yaratmıştır, öyle iken sizden kâfir de vardır ve sizden mü'min de vardır ve Allah, ne yapar olduğunuzu bihakkın görendir. هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ فَمِنْكُمْ كَافِرٌ وَمِنْكُمْ مُؤْمِنٌۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ ﴿٢﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 3 Gökleri ve yeri hak ile yarattı ve size sûret verdi de sûretinizi güzel yaptı ve dönüş de ancak O'nadır. خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّ وَصَوَّرَكُمْ فَاَحْسَنَ صُوَرَكُمْۚ وَاِلَيْهِ الْمَص۪يرُ ﴿٣﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 4 Göklerde ve yerde ne var ise bilir ve neleri gizlediğinizi ve neleri açıkladığınızı bilir ve Allah göğüslerin içinde olanlara da tamamen alîmdir. يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿٤﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 5 Size evvelce kâfir olmuş olanların haberi gelmedi mi ki, onlar, işlerinin vebâlini tattılar ve onlar için pek acıklı bir azap vardır. اَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَؤُا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُۘ فَذَاقُوا وَبَالَ اَمْرِهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿٥﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 6 Şundan dolayı ki, şüphe yok onlara Peygamberleri beyyineler ile gelir olmuşlardı da onlar Bir beşer mi bizi doğru yola iletecek?» demişler, sonra kâfir olmuşlar ve yüz çevirmişlerdi. Allah da onlardan müstağni olmuştur. Ve Allah bihakkın ganîdir, hamîddir. ذٰلِكَ بِاَنَّهُ كَانَتْ تَأْت۪يهِمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالُٓوا اَبَشَرٌ يَهْدُونَنَاۘ فَكَفَرُوا وَتَوَلَّوْا وَاسْتَغْنَى اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ غَنِيٌّ حَم۪يدٌ ﴿٦﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 7 Kâfir olanlar zû'm ettiler ki, öldükten sonra asla diriltilmeyeceklerdir. De ki Hayır ve Rabbime andolsun ki elbette diriltileceksiniz. Sonra da yapmış olduğunuz şeyler elbette size haber verilecektir. Ve bu ise Allah'a göre pek kolaydır.» زَعَمَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنْ لَنْ يُبْعَثُواۜ قُلْ بَلٰى وَرَبّ۪ي لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُ۬نَّ بِمَا عَمِلْتُمْۜ وَذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ ﴿٧﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 8 Artık Allah'a ve O'nun ResûIüne ve indirmiş olduğumuz nûra imân ediniz ve Allah yapar olduğunuz şeylerden haberdardır. فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَالنُّورِ الَّذ۪ٓي اَنْزَلْنَاۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ ﴿٨﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 9 O gün ki sizi toplanma günü için toplayıverir, işte o bir Tegâbün bir kâr ve zarar günüdür. Ve her kim Allah'a imân eder ve sâlih amellerde bulunursa onun günahlarını yarlığar ve altlarından ırmaklar akan cennetlere orada ebedîyyen kalıcılar olmak üzere girdirir. İşte en büyük necât odur. يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ الْجَمْعِ ذٰلِكَ يَوْمُ التَّغَابُنِۜ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّـَٔاتِه۪ وَيُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَدًاۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ ﴿٩﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 10 Ve o kimseler ki, kâfir oldular ve Bizim âyetlerimizi tekzîp ettiler. İşte onlar, içinde ebedîyyen kalıcılar olmak üzere ateş yârânıdırlar ve ne fena bir gidiş yeri. وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ۟ ﴿١٠﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 11 Allah'ın izni olmadıkça musibetten bir şey isabet etmez ve her kim Allah'a imân ederse kalbini hidâyete erdirir ve Allah her şeyi bilendir. مَٓا اَصَابَ مِنْ مُص۪يبَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ يَهْدِ قَلْبَهُۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ ﴿١١﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 12 Ve Allah'a itaat ediniz ve Peygambere itaat ediniz. Eğer yüz çevirir iseniz, artık biliniz ki bizim Peygamberimizin üzerine teveccüh eden, şüphe yok ki apaçık tebliğden ibarettir. وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَۚ فَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاِنَّمَا عَلٰى رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ ﴿١٢﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 13 Allah O'dur ki, O'ndan başka tanrı yoktur. Artık mü'minler, Allah'a tevekkülde bulunsunlar. اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ﴿١٣﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 14 Ey imân etmiş olanlar! Şüphe yok ki, zevcelerinizden ve evlâdınızdan sizin için düşman olanlar vardır, imdi onlardan sakınınız. Mamaafih, eğer affederseniz, kusurlarına bakmazsanız ve setrederseniz artık şüphe yok ki Allah çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir. يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ وَاَوْلَادِكُمْ عَدُوًّا لَكُمْ فَاحْذَرُوهُمْۚ وَاِنْ تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿١٤﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 15 Muhakkak ki, mallarınız ve evlatlarınız bir imtihan vesilesidir, Allah ise O'nun nezdinde pek büyük bir mükâfaat vardır. اِنَّمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۜ وَاللّٰهُ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ ﴿١٥﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 16 Artık gücünüz yettiği kadar Allah'tan korkun ve dinleyin ve itaat edin ve nefisleriniz için bir hayr olmak üzere infakta bulunun ve her kim nefsini cimrilikten vikaye ederse işte onlardır muradlarına ermiş olanlar, onlardır. فَاتَّقُوا اللّٰهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَاَط۪يعُوا وَاَنْفِقُوا خَيْرًا لِاَنْفُسِكُمْۜ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِه۪ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿١٦﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 17 Eğer Allah için bir güzel ödünç verirseniz, onu sizin için kat kat arttırır ve sizin için mağfiret buyurur ve Allah şekûrdur ve halîmdir. اِنْ تُقْرِضُوا اللّٰهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعِفْهُ لَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ شَكُورٌ حَل۪يمٌۙ ﴿١٧﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 18 Gizliye de, âşikâr olana da alîmdir, azîzdir, hakîmdir. عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ ﴿١٨﴾ Sonraki ❭ بِّسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ إِنَّآ أَنزَلْنَٰهُ فِى لَيْلَةِ ٱلْقَدْرِ Ömer Nasuhi Bilmen Muhakkak ki Biz onu Kâdir gecesinde indirdik. Tekasur süresi Mekki bir süre olup; Hz Peygamber’in elçi olarak gönderilmesinin birinci yılında bir bütün halinde indirilmiş olup tamamı 8 ayetten ibarettir. Adını birinci ayetindeki, nüfus çokluğuyla yarışmak anlamına gelen tekasur kelimesinden Süresi Ayet-1- Sayınızın çokluğu sizi öyle oyaladı kiTekasur Süresi Ayet-2- İşi kabirleri ziyarete kadar vardırdınızTekasur Süresi Ayet-3- Hayır, ileride bileceksinizTekasur Süresi Ayet-4- Hayır, ileride kesinlikle bileceksiniz!Tekasur Süresi Ayet-5- Eğer hakikati şimdiden kesin bir bilgi ile bilmiş olsaydınızTekasur Süresi Ayet-6- Yakıcı cehennemi de görür gibi bilirdinizTekasur Süresi Ayet-7- Daha sonra onu bizzat ve kesinlikle göreceksiniz !Tekasur Süresi Ayet-8- Nihayet o gün, nimetlerden de mutlaka sorgulanacaksınız. aBu mübarek süre “El-Kevser” süresinden sonra Mekke-i Mükerreme de nazil olmuştur. Sekiz ayet-i kerimeyi içermektedir. “Tekasür”den, yani Çokluk kuruntusundan haber verdiği için kendisine bu tekasür adı evvelki “El-Karia” sûresinde kıyametin dehşetli vasıfları ve sâlih kullar ile isyânkâr kimselerin âkıbetleri bildirilmişti. Bu sûrede de insanların nihâyet âhirete gidip cehennemi görecekleri ve birer suale tâbi olacakları bildirildiği için bu iki sûre arasında büyük bir münâsebet Bu mübârek sûre İnsanların çoklukları ile böbürlendiklerini, fânî şeylere güvendiklerini kınıyor. Öyle kibirli yaşayanların ileride cehennemi göreceklerini ve cehâletlerini anlayarak nasıl bir suale mâruz kalacaklarını ihtar buyurmaktadır. Şöyle ki Ey gâfil, güzelce düşünmeden mahrûm kimseler!.Sizi o çokluk kuruntusu O elde etmiş olduğunuz fazlaca varlık ile iftihar sevdası oyaladı. sizi meşgul etti, sizi kulluk vazifelerini yerine getirmekten alıkoydu, ebedî selâmet ve saadetinize vesîle olacak olan ibâdetlerden, hayırlı muamelelerden mahrûm bıraktı.“Tekasür” Fazlaca şeyler ile övünmek, iftihar etmektir.“İlha” de eğlenceye düşürmek, insanı eğlenceye sevkederek oyalamak, yapılması uygun olan şeylerden alıkoymak mânâsınadır.“Lehv” ise insanı meşgul eden şeydir. Neticesinde bir sevinç olsun olmasın, fakat sonra kendisinde bir sürur, bir sevinç olan bir şey ile insanı meşgul eden herhangi bir harekete, bir eğlenceye lehv ismi verilmiştir ki, İslâm ahlâkına aykırı olanları Tâ ki Siz ey bencil şahıslar!. Yalnız ellerinizdeki malların çokluğu ile değil, ölmüş gitmiş olan millet fertlerinizin, baba ve dedelerinizin çokluğu ile de övünerek o sebeple kabirleri ziyaret ediverdiniz. bizim şu kadar ölmüş büyüklerimiz vardır diyerek onlar ile de iftiharda bulundunuz, diğer bir tevcihe göre de siz ey gâfil topluluk!.Öyle maddî, fânî bir servetinizle, bir kuvvetinizle ölünceye değin, kabirlere gidip düşünceye değil övünmeye daldınız, bütün ömrünüzü öyle çabuk geçen şeyler uğrunda sarfettiniz, hakikî istikbâlinizi hiç düşünmediniz…Bu sûre-i celîlenin iniş sebebi hakkında deniliyor ki “Elhakümüt-. tekâsürü..”ensârdan iki kabîle hakkında nâzil olmuştur ki Onlar, Benu Harîse Benül Hars kabîleleri idi, onlar, mallarının ve kabîle fertlerinin çokluğu ile birbirlerine karşı iftiharda bulunuyorlardı, hattâ kabristanlara da giderek ölmüş gitmiş olan kabîle fertlerinin çokluğu ile övünmeye devam ediyorlardı. Halbuki, onların böyle iftiharda bulunmaları, boş bir hareket idi, akıllıca bir düşünce neticesi değildi,Velhâsıl bu âyet-i kerîme, kâfirlerin varlıkları ile câhilce bir şekilde yaptıkları böbürlenmelerini ve kabirleri de böyle bir iftihar sebebiyle ziyaret etmelerini Kerem Sâhibi Yaratıcının verdiği nîmetlerin kadrini bilmek, onların şükrünü yerine getirmeye çalışmak, onlar ile başkalarına karşı iftihar edici bir vaziyet almayıp mümkün mertebe İslâm cemiyetine yardımda bulunmak; güzel ve övülmüş bir ziyarete gelince bu da öyle övünmek maksadile değil, sırf ölmüş din kardeşlerimizi fatihâlar ile anmak, onlardan bir ibret almak, bizim de bir gün hayatı terk edeceğimizi düşünerek üzerimize düşen vazifeleri vaktîle yapmaya çalışmak gibi, bir maksada dayalı olunca bu ziyaret, meşrûdur, makbuldür. Nitekim İbni Mesut Radiyallâhü Anh’ın rivâyet ettiği bir hâdis-i sahih Ben sizleri kabirleri ziyaretten nehyetmiştim, Şimdi kabirleri ziyaret edin, çünkü o ziyaret, sizi dünyada takva üzere yaşatır, ve size âhireti hatırlatır, sizi gafletten uyandırır, “Câmi-i Sagîr” işte böyle bir maksatla kabirleri ziyaret etmek, kadınlar için de câizdir. Elverir ki Nâmahrem kimseler ile karışık bir hâlde bulunmasınlar, bu mes’ele, fıkıh kitaplarımızda, ve özellikle “Dürr-i Muhtar” da İşte Hak Teâlâ Hazretleri, öyle kibirlice, câhilce bir tarzda hareket edenleri kınayarak buyuruyor ki Öyle değil… O aldığınız kibirlice vaziyet, doğru değildir. Öyle fâni şeyler ile iftihar edip de âkıbetinizi temin edecek şeyleri elde etmeğe çalışmamanız, uygun olamaz. İleride Ne kadar hata etmiş olduğunuzu bileceksinizdir. böyle câhilce, gâfilce bir hâlde devam eder iseniz, fâideli amellerde bulunmaz iseniz ne kadar aldanmış olduğunuzu ölünce anlamış Allâh-ü Teâlâ Hazretleri, ilâhî tehdidini kuvvetlendirmek ve o gâfillerin nazarı dikkatlerini çekmek için tekrar buyuruyor ki Sonra öyle değil… O gururlu ve övünerek yaptığınız hareketleriniz, hiç uygun değildir. Bu hakikati ileride bileceksinizdir… bu hareketlerinizin cezasını âhirette görünce ne kadar hatalar içinde yaşamış olduğunuzu öğrenmiş Ey gâfiller!. Artık Vaz geçin öyle kibirli hareketlere nihâyet verin. sizin anladığınız gibi değil Ey inkârcılar!.. eğer yakın bir bilgi ile bilecek olsa idiniz… yâni Yaptığınız kibirlice hareketlerin ne kadar boş, ne derece çirkin şeyler olduğunu yakın bir şekilde bilmiş olsa idiniz öyle yapmazdınız, istikbâlinizi düşünürdünüz, çokça servetiniz, fâni varlığınız, sizi oyalamazdı, güzel amellerde bulunarak bir ebedî saadete aday bulunmuş durdunuz, sizin bilginiz ise haddizatında bir cehâletten başka değildir. İstikbâlinizi aydınlatmak ve temin edemeyen âdi bir bilginin haddizatında ne kıymeti olabilir?6. Andolsun ki Muhakkak, takdir edilmiş durumdur ki, ey hayatlarını bir câhilce gurur ile zâyi eden kimseler!.. O cehennemi mutlaka göreceksinizdir. İnkârcılar için, yalnız dünyaya çalışıp âhireti terk edenler için takdir edilmiş olan cehennemi elbette ki; müşahede edeceksinizdir, onun ne kadar korkunç bir azap mahalli olduğunu Sonra onu O cehennemi elbette ki, Aynel’yakin göreceksinizdir. pek açık, yakın bir mahiyette müşahede etmiş olacaksınızdır. Mahşer âleminde böyle bir görüşte bulunacaksınızdır. Bunda aslâ şüphe yoktur. Binaenaleyh bu âkıbeti düşünün de daha fırsat elde iken kurtuluş çaresini temine çalışın, öyle gâfilce bir hâlde yaşayıp Sonra andolsun ki, O cehennemi göreceğiniz zaman her türlü nîmetten muhakkak sorulacaksınızdır. şimdi dünyada iken nâil olduğunuz sıhhat ve selâmetten, servet ve kudretten, çoluk çocuktan, yâni Sizi Kerem Sâhibi Mâbudumuza itaatten, şükürden meşgul kılmış olan her türlü dünyevî varlıklarınızdan, kendilerine iftihar edip, lezzet almış bulunduğunuz şeylerden muhasebeye tâbi tutulacaksınızdır. Artık bu âkıbeti düşününüz de ona göre hayatınızı tanzime çalışınız, sonra pişmanlık fâide sual, bir görüşe göre yalnız kâfirler hakkında vâki olacaktır. Diğer bir görüşe göre de mü’mînler de, kâfirler de, dünyadaki nîmetlerinden dolayı bir suale tâbi olacaklardır. Şu kadar var ki Kâfirler hakkındaki sual bir kınama sualidir, çünkü, onlar, nâil oldukları nîmetlerin şükrünü yerine getirmemiş, küfür içinde yaşamışlardır. Mü’mînlerin hakkındaki soru ise bir şereflendirme sorusudur, onların şükür vazifesini yerine getirmiş olduklarını teşhîrdir. Çünkü Mü’mînler, şükür etmiş, itaatte bulunmuşlardır, “Tefsîr-i kebîr.”Aslında insan, dünyada yaşadıkça her dakika ilâhî nîmetlere nâil olmaktadır. Vücudumuzun sıhhati, güzel havaları teneffüs etmemiz, lezzetli suları içmemiz, gıda maddelerini elde edebilmemiz, birer büyük nîmettir. Bu nîmetlerden dolayı bizim vazifemiz de bunları bize ihsân buyuran Kerem Sâhibi Yaratıcımıza şükür ederek üzerimize düşen kulluk vazifelerini yerine getirmeye çalışmaktan ibarettir. Cenab-ı Hak, cümlemizi bu hususta muvaffakiyetlere nâil buyursun. Peygamberlerin efendisi hürmetine M. Zeki Duman / Beyanu’l-Hak / C1 / bkz142b- Turan Yazılım / Mürşit 5 / Kur’an / Tefsir / Bilmen

kadir suresi tefsiri ömer nasuhi bilmen